Üzerinde
yaşadığımız toprak gibisinden lafları bundan bi 10 yıl sonra tamamen unutacağız
sanrım. Çünkü dört bir yanımız yapaylaşıyor. İnsanların doğal ve gerçek olana
karşı ilgisi tamamen bitmiş durumda. Günümüzde önemli olan şey yaptığın
makyajın ne kadar yakıştığı. Ne kadar gerçeğe yakın olduğu.
Bu gerçeğe
yakınlıktan kastım salt gerçek değil tabi ki. İkinci bir gerçek var. Gerçeğin
yansıması olan ve kirlenmiş olan bir kavram bu. Birbirinin üzerinde güzel
durmayan, mide bulandıran pis bir renk çamuru. Yürüdüğümüz sokaklar devamlı
olarak belediye tarafından güzelleştirilme çabası içinde. Önce bir güzel her
tarafı kazıp etrafı güzelce bir bok ediyorlar. Aradan geçen 2 ay sonunda şehrin
bir bölgesinde onlara göre daha güzel bir görünüm var oluyor ve şehrin başka
bir bölgesinde başka bir çalışma var oluyor. O çalışma bittikten sonra eski
yerlerden birine düzenleme ardından yeni bir park. Seçim dönemi yaklaşıyor hadi
yeni üst geçitler yapalım. Üzülerek söylüyorum ki Bu ülkede yaşayan 74 milyon'a
yakın insanın 72 milyonunun bir beyni yok.
Hümanist bir insan olmama rağmen
öyle bir an geliyor ki bi arkadaşım sırf geri zekalı olduğu için onu vurasım
geliyor. Ha bir de kendini zeki göstermeye çalışanlar var ki onlar doğrudan bir
ölüm'ü hak edecek kadar şerefli insanlar değiller. İşkencelerin en büyüklerini
onlar için hazırlıyorum. Çocukken oturduğum mahallenin dünyanın en kötü yeri
olduğunu, diğer yerlerin çok daha güzel olduğunu düşünürdüm. Çizgi filmlerde
beynime öyle şeyler aktarılmıştı ki, ileride çok büyük bir buluşa imza atacak
olmam pek şaşırılacak bir durum değilmiş gibi hissediyordum. Bana devamlı
hayatın ne kadar güzel olduğuyla ilgili bir propaganda yaptılar. Şaşırmanıza
gerek yok size de aynısını yaptılar. Ben hayallerimi hep yüksek kurdum ve hep
daha fazlasını istedim. Oysa ki elimde bundan daha fazlasını istiyorum
diyebileceğim hiç bir şey yoktu. Yalnızca daha fazla, daha güzel, daha tatlı
hayaller ekliyordum hayallerimin üzerine. Oturduğum sokakta ki çöp konteynerinin
içindekinden daha fazlası etrafına saçılmış durumda. O çöplerin başında katı
atık toplayıcıları yani çoğunuzun çöpçü diyerek iğrendiği insanlar, onlardan
arta kalan yerlerde ise sokakta yaşayanlar (insan, hayvan).
Ahmet dokuz yaşında
ve akşam yemeğinde patates kızartmasının yanında mayonez olmadığı için ağlıyor.
Mehmet dokuz yaşında ve sabahtan beri birşey yemediği için ağlıyor, Mehmet
patates kızartmasının tadını bilmiyor. Peki burada suçlu olan Ahmet’in annesi mi?
Tabiki hayır. Suçlu olan ne Ahmet’in ailesi ne de Mehmet’in ailesi. Suçlu olan
tek birileri var, o da HERKES. Hala Afrika
da bir çocuk açlıktan ölüyorsa her gün savaşlar yüzünden binlerce insan
ölüyorsa hepimiz onların katiliyiz. Hepimiz en az Hitler kadar Amerika kadar
suçluyuz.
Çünkü tüm insanlık olarak o tetiğin çekilmemesi için bir şey
yapmıyoruz. Birey olarak üzülmem gereken şeyin arkadaşımın sevdiğim kıza
yavşaması ve sevdiğim kızın da benle konuşmayıp onla dip dibe olması mı, yoksa
Dünya’nın kötü gidişatı mı. İnternette ki yazışmalarında “mERhpâlAarR” yazan
birine böyle yazdığı için kızmak onu küçümsemek ve geri zekalı şeklinde
nitelendirmem mi gerekli yoksa onu doğru olduğuna inandığım şeye dönüştürmek
için çaba mı harcamam mı. Eğer ikinci yolu tercih edersem o kişi belki de
bundan sonra daha düzgün biri olacak ama şu var ki bu “düzgün kişi” kavramı
benim düzgün kişi kavramım olacak peki bu bir tür tek tipleştirme çabası mıdır?
Herkesi kendim gibi yapmaya mı çalışıyorum acaba? Anlatacak çok şeyim ve en az
on katı kadar soracak şeyim var. Bu arada onunla bir daha konuşur muyum
bilmiyorum ama yaptığı şeyler benden çok şey götürdü.
Bir tane kurbağa vardı, öldü.